21 Ocak 2013
Turgut Reis'in Anlattığı Kendinden Emin ve Onurlu Yusuf Peygamber'in Özgürlük Mücadelesi
Hepimizin evi denize nazırdı fakat biz denizi evlerimizden değil, oturduğumuz sitenin tam ortasındaki ahşap çardakta oturarak izlemeyi daha çok seviyorduk. Çünkü sigara içerken babamız bilmiyormuş gibi davranmak zorundaydık. Zaten evde içseydik ev kokardı, o zaman da annelerimiz kızardı. Her halükarda akşam yemeğinden sonra dışarı çıkmak zorundaydık. Çıkamadığımız zamanlarda, diğerlerini bilmem ama ben özlüyordum. Sanırım onlar da özlüyordu, çünkü ben çıkmadığım zamanlarda dışarı çıkmam için ellerinden geleni yapıyorlardı. Belki de batağa dördüncü lazım oluyordu.
Gündüzleri de dışarı çıktığımız oluyordu. Fakat bunun gerçekleşmesi daha çok koşula bağlıydı. Gerekenler; can sıkılması, derslerin iyi olması, aileyle bir yere gidilmiş olmaması ve en az bir en çok dört kişinin çıkmış olmasıydı. Hepimiz farklı çocuklardık. Farklı aile yapılarına sahiptik. Mesela birimizin babası alkolikti, diğerinin baskıcıydı, birininki mafya ortağıydı, bir diğerinin eski solcuydu. Zaten yeni solcu olmaz. Bu yazıda babamdan bahsetmiyorum.
Pek bir şey bilmem ama bildiğim kadarıyla zaman dediğimiz şey elinden geldiğince her şeyi düzeltiyor. Dünya'nın kötüye gitmesi dışında. Yine aynı zaman bizi de elinden geldiğince birbirimize benzemeye zorladı. Biz de "Eyvallah" dedik. Karakterlerimiz pişti olmadı ama. Zaten biz pişti değil batak severdik. Hâlâ yeterince farklıyız. Mesela ben çorba sevmem, bir başkamız kola içmez, bir diğerimiz alkol almaz.
Yaşadığımız yer varoştan biraz uzaktı fakat hepimiz çocukluğumuzda varoşun ne olduğunu öğrenmiştik. Sonra da gerektiği kadar dışında kalmayı bildik. Yaptığımızın doğru olup olmadığını hâlâ bilmiyorum.
Çardakta dört kişiydik. Batak oynamayı en çok seven arkadaşımız gelmemişti. Zaten yanımızda kağıtlar yoktu. Babası baskıcı olan ve babası alkolik olan eve erken gittiler. Geceydi, okullar açıktı ve hava annemin "Üstüne hırka al" demesini gerektirmeyecek kadar sıcaktı. İkimiz kaldık. Birer sigara yaktık ve birer bardak Uludağ Gazoz doldurduk. "Aycan diye bir kız var. Aşık oldum." dedi. O sıralar ben de bir kıza aşıktım.
Karşıda görünen İmralı mıydı, değil miydi? Hâlâ emin değildik.
Bu yazıda anlatılan olay yaşanmadığından geçmiş zaman kipiyle yazdım. Eğer yaşanmıyor olsaydı şimdiki zaman, yaşanmayacak olsaydı gelecek zaman kipiyle yazardım.
"Geçmemiş zaman ve gelmeyecek zaman adına." Ö.
Emin EREN
21 Ocak 2013 Pazartesi 16.39