30 Haziran 2013

Öldürmek De Ölmek Kadar Cesaret İşidir

  Tişörtüm tamamen kan olmuştu. Ayakta duracak gücüm yoktu ama koşmak zorundaydım. Elindeki silahla ardımda koşan adamın neden beni kovaladığını bilmiyordum. En azından omzuma bir kurşunun soğukluğunu gömmeden önce konuşabilirdi benimle. Koşuyordum. Bir yandan da kime ne yapmış olabileceğimi düşünüyordum. Neredeyse iki haftadır evden çıkmamıştım. Yiyecek bir şeyler aldığımda, aldıklarımı eve getiren bakkalın çırağına da yanlış bir şey yapmamıştım. "Teşekkür ederim"den başka cümle kurmamıştım. Daha önce de kimsenin tavuğuna kışt demişliğim, etliye sütlüye karışmışlığım yoktu. Hemen durup, "Ben bunu haketmiyorum lan!" diye bağırmak istiyordum. Fakat durduğum an kıçıma bir mermi yiyebileceğimi bildiğim için sığınacak bir yer arıyordum. 

  İlk sigaramı içtiğim gün bunu yaşayacağımı öngörebilseydim kesinlikle o sigarayı içmezdim. Hatta bana satmak üzere olan herifi de öldürebilirdim. Sanırım bu kovalamacada sigara içen taraf sadece ben değilim dedim. Çünkü aradaki farkı açmayı başarmıştım. Bir apartmana girdim ve kapının kapanmasını bekledikten hemen sonra olduğum yere çöktüm. Omzumdaki yarayı düşünmektense neden bu durumda olduğumu düşünmeye başladım. 

  Altı yıl önce eski sevgilimle yemek yerken şu an hatırlayamadığım bir sebepten dolayı masadan kalkıp gitmiştim. Biraz içip eve gittikten sonra, eve benden önce geldiğini görmüştüm. Kavga etmeye başlamıştık. Önce bir iki tokat yemiştim fakat etkilememişti. Alkolün de verdiği cesaretle bir tokat atmıştım. O giderken orospular ve orospu çocukları havada uçuyordu. Canım yanmıştı. Terkedilmiştim. Berbat günler geçirecektim. Ama birinin beni vurmasını gerektirecek kadar yeni bir olay değildi bu. Hangi olay birinin beni vurmasını gerektirebilirdi ki?

  Biraz daha yakın zamanda kitap basmıştım. Yaklaşık iki yıl kadar önceydi. Yayınevinin sahibiyle şiddetli bir tartışma yaşamıştım ve bir kaç tehdit telefonundan sonra konu kapanmıştı. Birbirimizi öldürecek kadar büyük bir şey değildi. 

  Unuttuğum bir şeyler olmalıydı. Ya da bu güne kadar sustuğum her şey için kendime küfretmeliydim. Ölmeyi istemediğiniz bir anda ölmektense her an ölmeyi isteyerek cesur davranmak daha akıllıca. İnsan korkusunun özü ölümdür. Ölümden korkmazsan devrim bile yapabilirsin. Bu güne kadar böyle sessiz sakin bir adam olmasaydım bugün bu mermiyi yedikten sonra kaçmayacak ikincisini de onurla vücudumda taşıyacaktım. 

  Fazlasıyla kan kaybediyordum. Hayatta kalmam için tıbbi müdahale yapılması gerektiğini düşünmeye çoktan başlamıştım. Biraz sargı bezi yeterince tıbbi göründüğü için tişörtümün kolunu kopardım ve filmlerde gördüğüm üzere koluma sardım. Fakat acısı filmlerde gördüğüm gibi değilmiş, onu anladım. Daha fazla saklanamazdım. Apartmandan çıkıp adama saldırmaya karar verdim. Ama önce işime yarayabilecek bir silah bulmalıydım. Arkamı dönüp apartmanın içinde bir kaç adım ilerledikten sonra bir odun buldum. Odun ismini hakeden bir parçaydı. Ardından kapıya yöneldim. 

  Dışarı çıktığımda sokakta hiç kimse yoktu. Bu hem neredeyse sabah olmak üzere olduğundan hem de bulunduğum yerin çok küçük bir mahalle olmasından kaynaklanıyordu. Adamın yürüdüğü tarafı bilmiyordum ama yürüdüm. Artık daha az korktuğumu düşünürken beni kolumdan yaralayan adamın kaldırımda oturmuş ağladığını gördüm. Aynı zamanda silahı kafasına dayamıştı. Yaklaştığımı görünce silahı bana doğrulttu. Bir an için ateşlemesinden çok korktum. Fakat öyle bir şey yapmadı. Silahı tekrar kendi kafasına dayadı.

  Sakince yaklaştım. Yanına oturdum. Kolumu göstererek "Neden?" dedim.
"Yazdığın kitap" dedi. 
"Nasıl yani? Kitap yüzünden mi bu hâldeyim?" 
"Eğer o kitabı yazmasaydın ben eskisi gibi olacaktım. Sen o kitapta beni anlattın. Ben artık farklı bir adamım. Kendimi aynadan görmek gibiydi yazdıkların. Bilmek çok zor. Canım yandı. Seni öldürmek istedim. Bunu yapabilecek bir adam değildim ama ilk defa bir şeylere cesaret ettim. Özür dilerim."
  
  Bütün bunları dinledikten sonra "Ben..." demiştim ki sokağı baştan aşağı sese boyayan bir gürültüden sonra yüzümün sağ tarafı kan, bacaklarımın üzeri ise kemik ve beyin parçalarına boyanmıştı. 

  Eve gidip uyanmayı düşünüyordum.

Emin Eren 
30 Haziran 2013 Pazar 01.03

25 Haziran 2013

Kanat Güner - Eroin Güncesi

*Elimde enjektör, öylece kalakaldım. Çok klasikti ama ben de arkamda bir şeyler bırakmalıydım. En azından ölümü tercih ettiğimi bilmeliler diye düşündüm.

*İçmek istiyorum! Düşüncelerimden yorgun düşmek istemiyorum, yaşadıklarımdan mutlu olmak istiyorum.

*Neden her şey güzel olmaz yaşamak bu kadar güzelken.

*Freud Türkiye'de olsaydı nutku tutulur, fortçu olur çıkardı.

*Hepimiz görünürde iyi aile çocuklarıydık ama gerçekte bizi çıkmaza sokan bu iyi ailelerimizdi. Toplum normlarını uygun  çocuk yetiştirmeyi  reddedip, bize bazı özgürlükleri tanımışlardı. Biz ise bu özgürlükleri bu toplumda kullanamıyor, düşündükçe kendimizi farklı hissediyorduk.

*Aşağılanmayı kabul etmek dünyanın en zor işidir.

*Ne bileyim, adını koyamadığım o kadar çok yanlış var ki bana doğurmamı değil ölmemi, öldürmemi söylüyor.

*Ama ne demiş adamın biri: İntihar, umutsuzluk ile cesaretin kesiştiği yerde gerçekleşir!

*Hayal kurmak, çamaşır suyu içmek kadar zor!