Hayatımın bazı dönemlerinde yazı yazmaya çalıştım. Bazen bunları feysbuk, tıvitır gibi denişik paylaşım araçları üzerinden falan paylaştım. Fakat hep yazı yazmaya başladığımda yapamadığım bişey var. Giriş cümlesi bulmak. Giriş cümlesi bulamıyorum, yazamıyorum. Bunu yapamadığım için acıyla saatlerce kıvranıyorum. En son jakuzinin içine köpüğü basıp sıcak suyla rahatlıyorum. (Kaldı ki hâlâ bi giriş yapabilmiş değilim.)
Neyse niye yazacağımı ne yazacağımı bilmeden oturdum bi iki satır sanal sanal karalayayım dedim. Televizyon olmayan bi evde yazacak bi konu bulmak ne denli zor şimdi kaz tüyü yorganıma sarılmış bu satırları yazarken anlıyorum. Fakat bazen sosyolojik incelemeler yapmak için dışarı çıktığımda kimsenin o kadar gündemi iplemediğini de biliyorum. Buraya geldiğim ilk zamanlar geldiğim yerden oldukça uzak olduğu ve konuşmasına kadar her şeyi farklı olduğu için otobüste kulaklık takmak yerine insanların konuşmalarını dinlemeye çalıştım. Gördüm ki buradaki insanlar bizim Şikagonun insanlarıyla çok alakasız. Çok farklılar. Burada insanlar otobüse arka kapıdan binip ön kapıdan iniyolar. Buranın trenlerinde duracak düğmesi var. Düğmeye basmazsan durakta durmuyo. O denli değişik bi yer. Kaldı ki ben buraya alışamadım. (Göründüğü üzere hâlâ bi giriş cümlesi, bi konuya başlama olayı falan yok.)
Tabi ben yukarıda anlattığım sebeplerden ötürü buraya alışamayınca buralardan gidesim geldi. Sizin için geliyor Tuğba Özerk - Gidesim Geldi. Neyse. Sonra maun ağacından yapılmış bi buçuk metrelik masamın başında deri koltuğumda otururken düşünmeye başladım. Buradan nasıl kurtulabilirim? diye. Aklıma gelen ilk şey tekrar üniversite sınavına girmek oldu. Bundan ötürü tekrardan hazırlanmaya başladım. Yalnız işin kötü tarafı yanıma sadece tarih kitabını aldığım için ölümüne tarih çalışıyorum. Neyse Şikagoya geri döndüğümde diğer kitaplarımı da alırım getiririm buraya. Ben burada yapacak pek bişey bulamadığımdan günlerimin bazılarını okula gitmek, bazılarını kitap okumak, bazılarını müzik dinlemek, bazılarını da film izlemek için kullanıyorum. Şimdi yeni ve çok eğlenceli bi aktivite daha ekledim. Ders çalışmak. Bu asfaltına tükürüp ayağımda üstünden geçtiğimin yerinde yapacak en iyi şey sanırım üniversite tekrar hazırlanmak. Zaten buraya üniversiteyi öğrenciler buraya gelsinde tekrar hazırlanıp başka bi yerde okusunlar diye kurmuşlar. Buradan devlet büyüklerini bu müfettiş gecıt zekâlarından ötürüde kutlamayı bir borç bilirim.
Yeni paragrafa başlarken yalan söylemek olmaz. Burda güzel şeyler de yaşadım ben. Çok çok iyi arkadaşlar edindim. Çok çok iyi sandığım arkadaşlar da edindim ama çok çok iyi zannetme süreci pek uzun sürmediğinden ilişkimiz de kısa sürdü. Çok çok iyi arkadaşlarımın üç tanesiyle eve çıktım, villa tuttuk. 1 oda 9 salon 3 banyo 2 mutfak 0,5 tuvalet bişey. Öyle geçinip gidiyoruz. Diğerleriyle ilişkilerimi hep sağlam tutmaya çalıştım. Elimden geleni yaptım. Bizim Şikagodaki arkadaşları hiç unutmadım ama aramadım da. Çünkü biz tırici kullanıyoruz görüntülü konuşuyoruz burda ve bizim Şikagodakilerde tırici yok forci var o yüzden arayıp soramıyorum. Neyleyim görüntüsüz konuşmayı ben. Ama ne kadar kızsalar haklılar onlarda. Hayırsız bi adamım. Fekat onca emek verip aymekimde yazdığım bu yazıda onları unutmadığım için beni anlamalarını bekliyorum.
Şimdi. Göründüğü üzere giriş cümlesi olmaksızın ve bi konu bulunmaksızın bilmem kaç paragraf yazı yazdım. Ne yazdığımı da bilmiyorum. Henüz okumadım. Bu yazıya bi sonuç yazmam gerektiğini biliyorum. Ne yazık ki ortaokula öğretmenim hep derdi kompozisyon mükemmel olmuş ama sonuç yazmayı becerememişsin diye. O yüzden yıllardır yapamadığımı yapmaya çalışmayıp sonuç diyip bitiriyorum. Sönüç.
Lan bu arada bu yazı altıaralıkikibinonbir günü saat sıfırbironüçte yazıldı.