13 Ekim 2024

Okullar Bu Ay Açılır

Bugün sana biraz hatıra toplamaya çıktım
Tabii ki bu sokaklardan 
Gözlerimin aldığı büyük şehir
Belediyeden bağımsız bir yaklaşım 
Senin gözlerin burayı nasıl görür
Kesinlikle gördüğümden daha fazlası
Belki de sen döküyorsun yaprakları
Şimdi nasıl sevişmek çekiyor canı memurların
Yazın miskinliği bitik
Deniz kenarı arzusundan uzak
Belki mekanda gitar sesi
Veyahut birkaç bira
Boş zamanlara sarılan ucuz bir sigara

Bugün sana biraz kelime toplamaya çıktım
"Zemberek" yaylı bir mekanizma
Tabii ki sana hediye birkaç yeni sözcük
En az dört dilde hepsini tekrarlayacaksın mutlaka
Şimdi nasıl da çocuk çekiyor canı okulların
Betonlarına kahkaha gömmüşler hepsinin
Matematik bir yerden sonra beklendiği gibi gitmiyor 
Bizzat denedim çünkü verdikleri formüllerin
Hiçbiri bir yerden sonra iki kere iki dört etmiyor
Belki en masumuydu sürprizlerin
Bir ilkokul çocuğu
Bir ilkokul çocuğunu
Gözlerinden öpüyor

Bugün sana biraz tesadüf toplamaya çıktım
Sevdiğim kitaplar hayli güncel
Klasik de denmez hiçbirine
Hatta birçok kitap okuduğumu sandığım
Satmamıştır kazandıracak kadar eserin sahibine
Aynı şiiri sevme olasılığını bulmaya çıktım
Bir yemeği böler gibi severiz belki diye
Aradım ve bazen gururlandım
Yemeğin yarısı bitiremeyenden sahibinden hediye
Şimdi nasıl da polis dayağı çekiyor canı solcuların
Kıpkırmızı bir bayrağın altında toplanmış
Belki söyledikleri altında kalmış küresel faydanın
Kimsesiz birer kelime ve bazen kafiye olsun diye 
Kalamış

Bugün sana biraz ben toplamaya çıktım
Bir kıraathane dolusu adamla çay içtim
Bir kıraat ki "ikra" ve "la ilahe illallah" 
Hatta sabahı "şabat şalom" akşamı "haleluya"
Nispeten politik bir duruş aradım sağda solda
Kimisi solcu, kimisi sağcı, kimisi kendi yolunda
Bireysel özgürlükler ve söylemler, diferansiyel denklemler
Öğrendiklerimin hepsine annemin cevabı "Siz mutlu olun da..."
2013 en iyi biber gazı ödülü "Mekan Akaretler"
Şimdi nasıl da sen çekiyor benim canım
Küçük gözlerimle görebildiğim kadar
Az karar çok zarar da olsa overdose goldenshot
Biraz intihar ve dost meclisinde gözyaşı
Bir yatak ve nevresimler üzerine biraz söyleşi
Alınması gereken ilaçlar, ölüme meydan okuma 
Gidenlere inat kalan bir sağın tespiti 
Olay yeri inceleme, absolutely politically correct

Bugün sana biraz sen toplamaya çıktım
Büyükşehir belediyesi olmayan bir yer aradım
Belli ki oksijen sadece bazı beldelerde 
Yaşamsal fonskiyonların hızıyla rekabet 
Saç döken kimyasal reaksiyon
Boğaz serin, mevsim kış, son yüzücü emekli
Hayattan mezuniyet için erken olmalı
Deniz kenarı bir gençlik için fazla takıntı
Balık ekmek yemek için tekneden düşmek zorunlu
Şimdi nasıl da ben çekiyor senin canın
Dik bir yokuş, giriş kat, anahtar sesi
Rahat kanepe, göğüste kış uykusu
Kesintisiz uykunun huzuru
Bir cümle olmayışın takıntısı
Gözyaşının göz pınarına düşüşü

Bugün bana biraz ben toplamaya çıktım
Cümle kuramadım
Gözyaşın gözümdeydi
Okulları açtın
Yaprakları döktün
Yağmuru yağdırdın
Baharı başlattın
Bana ben bulamadım
Artık biraz da benim tanrıçamsın.

EE




Ben Eylül.
İnsanlar beni genelde sevmez. Çünkü okulları açarım, havaları soğutur, üşütürüm. Bu benim doğamda var.
Öte yandan, sana herkesten farklı davranırım.
Herkese sonbahar, sana tek bahar olurum.
Sana özel yağmurum bile var.
Gözlerinin içine yağdırdığım.

EEŞ

08 Ekim 2024

No.9

Her zaman şöyle derim "Bazı sabahlar insan 'Bu gece neden ölmedim?' diye dert ederek uyanır" Bir süredir böyle bir sabahım olmadı. O sıralar biraz gergindim. Çok sevdiğim bir şarkıcı vardı ve yeni albüm çıkarmıştı. Genellikle yaptığı parçalarda dertten kederden kendini parçalarken yeni albümünde bol bol ne kadar aşık olduğundan bahsediyordu. Ben de bu duruma biraz içerlemiştim. Böylesine keskin bir dönüşü ve bu denli aşk içeren şarkıları takdir etmem mümkün değildi. Bir şeyler oldu...

Çok da uzun olmayan güzel bir yolculuk yaptım. Yolda çok sevdiğim şarkılara bağıra bağıra eşlik ettim. Her zaman yol yapmayı sevmişimdir ama bu kez farklıydı. Gereğinden fazla dijital yollarla tanıştığım, henüz sesini bile duymadığım birinin yanına gitmeye karar vermiştim. Üstelik henüz tanışalı 48 saat bile olmamıştı. Bir şekilde yanına varmayı başarabildim. Hem yol hemen bitsin istedim, hem de hiç bitmesin bu içimdeki heyecanın keyfini sonsuza kadar çıkarayım istedim. Abartılı bir heyecan değildi belki ama dostlarımla rakı masasında otururken mezelerin gelmesini beklemek, kadehleri ilk kez tokuşturmak, "E hadi hoş geldiniz" demek gibiydi.

Yolculuk bitti ama ben hep yolun taraftarı olarak kalmaya kararlıydım. Yanıma onu da alıp yüzmek için uygun olmayan, ancak seyretmesi hayli keyifli bir denizin sahilini onunla paylaşmak için tekrar yola çıktım. Bütün bir gün, bütün bir sahil, çok farklı dillerde birçok sözcük ve birçok farklı his çok hızlı enjekte edildi damarlarımıza. İki insanın susmadan bu kadar uzun süre konuştuğu bir film izlemedim hiç. Zaten böyle şeyler gerçek hayatta olmaz diye düşündüm.

Artık yolları ve yolculukları paylaşabileceğimize karar verdik...

Bir sabah uyandım. Ne idüğü belirsiz evcil hayvanımın günaydın şarkıları eşliğinde onu rahatsız etmeden yatağın kapıya uzak noktasından kibarca kalkmaya çalışıyordum. Sol elimi boynunun altından çekmeye çalıştıkça baş parmağımı kavrayıp çekiştirerek bırakmamakta ısrar etmesi üzerine ona biraz daha zaman vermeye karar verdim. Bir yandan da içimdeki kıpırtıya bir isim koymaya çalıştım. Çok sevdiğim bir şarkıcı şöyle diyordu "Şimdi bahçemde çocuklar koşar". İçimdeki kıpırtının adını böyle koydum ve elimi yavaşça boynunun altından çektim. Yataktan ayrılıp kapıdan çıkmadan önce ona bir kez daha baktım. Yatağın tam kenarında, huzurlu, derin ve belki biraz daha analiz etmeye uğraşırsam "korkmadan" diyebileceğim bir edayla uyuyordu. (Korkarak uyumanın ne demek olduğunu herkesin bildiğini sanmıyorum) Yalnız uyandığımda ne yapıyorsam onu yaptım. Yüzümü yıkadım, aynada kendimi gördüm, "Evi bir temizlemek gerek" dedim, kahve yaptım, televizyonun karşısına geçip bir sigara yaktım. Bildiğim her şeyi tekrar düşünmeye başladım. Bugüne kadar tecrübe ettiğim, duyduğum, okuduğum her şeyi... İçeride yatağımda yatan kadın, bildiğim her şeyden farklı, bildiğim herkesten başkaydı. Elini tuttuğum her an, yanağını öptüğüm her saniye, göğsünde uyuduğum her dakika başka bir şey öğretiyordu bana. İnsanların ne kadar kötü olduğunu tekrar hatırlattı bana. (Bu toplumcu gerçekçi bir metin değil) Bu kadar iyi biri olmayı nasıl başardığını hiç sormadım ona. Hiçbir şeyin varoluşuna böyle saygı duymadım çünkü. Ait olmayı fakat sahipli gibi olmamayı, birlikte olmanın kendi başına geçer not alabilecek kadar güçlü olduğunu, umutsuzluğun hiçbir şeyi halletmediğini, severken nasıl davranıldığının bir önemi olmadığını, insanların küçük şeylerle biraz olsun neşelenmeyi öğrenmesi gerektiğini ne çabuk öğretti bana. O içeride uyumaya devam ediyordu ve ben televizyon karşısında kim bilir kaçıncı sigaramı yakarken özlemiştim bile yanında uyumayı.

Sonra kapı aralandı, uykulu gözleriyle "Seni yanımda göremeyince korktum" dedi. Gelip kollarını boynuma doladı, sımsıkı sarıldı. "Sana kahve yapayım mı?" dedi.

Çok sevdiğim bir şarkıcının yakın zamanda yazdığı tüm şarkıları sevdim. Çok sevdiğim bir şarkıcıyı anladım.